Bir "gölge" olarak yaşamayı tattığında, hiç'in bir anda nasıl da her olabildiğini anlayacaksın...
Sunday, December 2, 2012
Hayallerin Gücü
gözyaşlarım çaldı beni bu karanlıktan
göremez oldum yüzümü, seçemez oldum
ruhum kaçırdı beni sonsuzluktan
hiçbirşey hissedemez oldum
günahlarımla baştan çıkarttım kendimi
çocukluğuma indim hızlıca, durmadan
kendi mezarımda tuttuğum matemimi
kurutan, bir damlaydı yavaşça akan
yine de bakmaya adadım ruhumu
belki yolumda bir parıltı vardır diye
göremedim anlamsız sonsuzluğu
dönüp bakmak için çok artık geriye
hayallerimin gücüydü benim tüm yaşantım
tek celsede sıyrıldım attım
kabalalıkta volta atardı yalnızlığım
gölgemle beraber "onlar"a ulaştım
Saturday, December 1, 2012
Hatırlar mısın, Bir Zamanlar İnsandık
en son ne zaman dışarı çıktığını sordum geçen gün ona..
sorumu bile duymamıştı o anda..
o kadar yoğun ki insan 18inçlik bir ekranla..
elektrik yokken mum ışığı ve insanlar vardı eski yıllarda..
artık herşeyin bir şarjı var ne de olsa..
elektrikler de uzun süreli gitmiyor..
daha şarj yarıya inmeden,
daha kokusu gitmemişken,
alıp götürüyor bir kez daha,
ufacık bir konuşmanın olasılığını..
biliyor musun neyi farkettim..
ben aslında seni hiç görmedim,
sen aslında beni hiç duymadın,
ve biz aslında birbirimizi hiç bilmiyoruz..
ama okuyorsun ya şu anda bunları..
beni ondan daha iyi tanıyorsun..
formül belli:
2 insan + 1 kül tablası + 2 paket sigara + 2 bardak neskafe + 1 çakmak
= insan olduğumuzu hatırlamak..
hatırlıyor musun o günleri..
biz bir zamanlar insandık..
O Değil de, Sen Hiç...
bir bakmışsın ki yok olmuş herşey..
bir bakmışsın ki birşeyler yeniden başlamış..
bazıları hiç başlamamışken,
diğerleri defalarca yok olmuş..
düşündükçe boğulursun bu çıkmaz denizinin içinde..
hiç düşündün mü,
o değil de, sen
herhangi bir zaman diliminde hiç düşündün mü..
tek bir saniyeni düşünmeye ayırdın mı hiç..
biliyor musun, seni de anlıyorum ben..
düşünmek, can sıkmaktan başka bir şey değil,
ta ki değiştirmek için bir şey yapana kadar..
doğru söylemiş eski topraklar..
cehalet mutluluktur..
bilmemek, bilmekten daha kötü olabilir belki,
ama daha mutsuz etmez insanı..
o yüzden derim hep;
gölgede hayat başkadır..
bilmezsin, görmezsin, duymazsın..
bak, ne kadar mutlusun..
peki rahat mısın?
rahat olman gerekmez mi mutlu olman için..
peki sen mutluluğun ne olduğunu biliyor musun..
o değil de, sen
hiç mutlu oldun mu daha önce..
Sonlar Zamandan Ne Anlar ki
bir kum saati gibi işliyor zaman
taneler düşüyor uçurumdan her an
daldığımda rüyalara gerçek hayattan
karışıyor hangisi gerçek hangisi yalan
sormazlar bana neden diye
gözlerim açıktır hep, bakarım gökyüzüne
bakarım sonra ne var ellerimde
sorular sorarım sürekli kendime
ışık yok, ışık var gibi
sırlar hem açık, hem gizli
gencecik bir yaş 23 gibi
sonlar zamandan ne anlar ki
doldu tamamen kum saati artık
yıllara bakıyorum da, yırtık pırtık
tek bir ana indiğimde herşey karanlık
hayatım hep koyu bir yalnızlık
Sonsuzluğun Rapsodisi
tüm büyülü saniyeleri yaşıyorum içimde
kaçırmıyorum tek bir tanesini bile
yaşlar birikmeye başladığında gözlerimde
soruyorum tanrıya neden bunlar diye
içimde bir duvar örülür durur hızlıca
dünyaya kapanır tüm gözlerim
ruhum karanlık, bedenim acı çekiyor
ateş tutar oldu nasırlı ellerim
dipten gelen sesleri duyuyorum şimdi
cehenneme daha yakınım sanki
belki de geldi artık sonumun vakti
dönüyor dünya, duruyor zaman deli gibi
ayakta duranları alkışlarım tüm gücümle
saygıı duyarım, özenirim içten içe
bir tutam ölüm var ellerimde
ne zaman serperim diye düşünürüm mezarımın üstüne
toprağım aç, beni arıyor yıllardır
sanırım geldi vakti ayrılığın
kimbilir, belki de bir başlangıçtır
yine de sonudur benim için bu dünyanın
değişti herşey, silüetler bambaşka şimdi
ateşler, şelale gibi dökülen zaman misali
görüyorum ilerde şeytanı, tüm zebanileri
ölmüşüm çoktan, benim neden haberim yok ki
ölüm dediğin, yaşamın içinden bir kesit mi
yaşam dediğin, ölümün bir benzetmesi mi
karşımda duran benim şeytanım mı meleğim mi...
Daha Adaletlidir Karanlık
şimdi zindana kapatıldı o sevgi dolu yüreğim
savaşlara meydan okudu, barış çubuğu tutan ellerim
haksız bir rekabet bu, nerde adil karanlık
yok olup giderken son sözüm benim... hak etmedim
kapadım gözlerimi, görmeyeyim diye
sustum ve sadece karanlığı dinledim
gözlerim yanıyordu, geceye bağıran öfkeye
direndim ve uzattım elimi geçmişe
hayaller, kırıklar, yaşamlar, parçalar
bir bütün halinde, beni ölüme hapseder
dualar, dilekler, yıkık dökük o evler
gözyaşıma karışır beni ölüme terkeder
Kim Kime, O Buna
toplumdur bizi yalnızlığa mahkum eden..
bilmezler ki daha çok mutlu eder bizi yalnızlık
takındıkları sahte yüzlerden..
kendi türüne itaat eden insan,
kendi türünü yöneten insan,
kendisinin kölesi olan insan,
kendisinin efendisi olan insan
ee?
sonra kaynım bana atladı..
kimin kime ne yaptığı,
kimin kim olduğu bile belli değil ki..
bence o senin kaynın da değildi..
Subscribe to:
Posts (Atom)